TÜM RENKLERİYLE #kutlahayatı
Renk tercihleri dekorasyonda en kritik noktaların başında geliyor desek abartmış olmayız. Stil, form, malzeme ve aydınlatma ne kadar başarılı ve uyumlu olursa olsun renkte yanlış yönelimlerin olumsuz bir sonuç doğurma ihtimali oldukça yüksek.
Öte yandan yaratıcı ve doğru bir renk paletiyle yaşam alanlarınızda mucizeler yaratmanız mümkün. Bunun için tek ihtiyacınız tıpkı renklerde olduğu bakış açınızı da hayatın tüm tonlarına doğru genişletmeniz.
Hayatı tüm renkleriyle kutlayabileceğiniz dekorasyonda renk kullanımına dair ilham verici fikirleri sizin için derledik.
1) DENEMEKTEN KORKMAYIN
Öncelikle renklerin esasen eşyalara, duvarlara ya da diğer dekoratif objelere dair bir mesele olmadığını belirterek başlamakta fayda var. Zira her ne kadar dekorasyondaki kullanımından bahsetsek de renk alabildiğine kişisel bir olgu. Bu yüzden kendinize ait hissetmediğiniz, sizi yansıtmadığına inandığınız renklerin kapınızdan içeri girmesine izin vermemelisiniz.
Bu açıdan bakıldığında renklerin hayatımızda her geçen gün daha fazla belirleyici bir rol oynayan ‘wellness’ ve ‘wellbeing’ kavramlarıyla da kuvvetli bir bağa sahip oldukları söylenebilir. Asıl amaç kendinizi iyi hissetmek olduğuna göre dekorasyonda renk kullanımı da bu amaca ulaşmanızı sağlayacak olan en etkili yollardan biri olarak görülmeli.
Kendini ifade etme biçimi olarak da değerlendirebileceğimiz renklere dair yaklaşımınız aslında sizin de sınırlarınızı belirler. Bu nedenle denemekten korkmamalısınız.
2) RUHUNUZU VE ZİHNİNİZİ YORMAYIN
Bir üst satırda denemekten korkmamanızı salık verdikten sonra elbette kısıtlayıcı bir yaklaşım sergilemek istemeyiz. Ancak bu denemelerin sonucunda ruhunuzu yorarak size kendinizi kötü hissettirecek bir noktaya da savrulmamalısınız.
Mesela bu konuda karşılaşılabilecek uçlardan biri favori renklerin kullanımı. Hepsinin bir arada ve yoğun bir şekilde yer aldığı bir yaşam alanı bir süre sonra insana hiç beklemediği ölçüde rahatsız edici gelebilir. Zira favori renklerin kişide, bunun hiç farkında olmasa da duygusal bir karşılığı bulunur. Sürekli olarak bu duygusal karşılıkla kuşatılmak kaçınılmaz olarak ruhunuzu yorar.
Favori renklerinizin birlikte yaratabileceği muhtemel uyumsuzluk ise ruhunuz değilse de gözleriniz ve zihniniz açısından pek de parlak bir seçenek sayılmaz. Bu yüzden en uç denemelerinizde dahi kendinizi harmoniye ve dengeye tamamen kapatmaktan kaçınmanız gerekir.
3) HARMONİ VE DENGE
Harmoni ve denge öncelikle dekorasyonunuz için belirli bir renk paleti oluşturmaktan geçer. Bunun pek çok yolu olsa da en yaygın ve etkili yöntem 60–30–10 kuralıdır diyebiliriz. Her ne kadar ‘kural’ gibi kesinlik içeren bir adlandırma içerse de 60–30–10 için daha ziyade renk paleti oluşturmaya yönelik bir tasarım stratejisi tanımını yapmak mümkün.
60–30–10 kuralına göre renklerdeki dengenin matematiksel bir formülasyonu olmalı. Bu formül mekândaki ana renk, yardımcı renk ve vurgu rengini kapsamalı.
Duvar boyası ya da döşeme gibi geniş alanları kapsayan ana renk dekorasyonunuzun %60’ını oluşturur. Bu yüzden nötr seçeneklere yönelmek daha sağlıklı sonuçlar verir. Cesur bir tercihte bulunulacaksa da soft bir ton tercih edilmesinde fayda var.
Ana rengi destekleyen yardımcı rengin farklı duyguları da uyandırması beklenir. Bu yüzden ayırt edici özellikte olması gerekir.
Son derece ekonomik kullanılan vurgu renginin ise sıcak ya da dikkat çekici olması işlevinin doğal bir sonucu. Bu sıcak ve dikkat çekici rengin göze kapladığı alandan daha fazla hitap edeceğini unutmayın.
60–30–10 kuralına dair daha kapsamlı bir bakış açısında sahip olmak isterseniz konuyla ilgili yazımızı okuyabilirsiniz.
4) VARYANT YA DA KONTRAST
Dekorasyonunuzdaki renk tasarımında birbirleriyle etkileşim içerisinde bulunacaklarınız unutmamalısınız. Aynı rengin varyantlarını düşünün. Ayrı ayrı gördüğünüzde farklı olduklarını dahi ayırt edemeyebilirsiniz. Ancak degrade geçişlerle birlikte kullanıldıklarında yaşam alanınıza farklı bir boyut katarlar
Kontrast renkler ise aynı anda hem muhtemel uç ruh hallerine hitap ederlerken bir yandan da bu uçlar arasındaki dengeyi temsil ederler. Bu açıdan birlikte kullanılmaları ne kadar zor olsa da doğru tercihler sonucu yaptıkları işbirliği ile mekânın ambiyansına katkıda bulunurlar.
Yeşil de bu konuda güzel bir örnek. Kontrastı olan kırmızıyla birlikte yarattığı etkiyle komşusu sarıyla oluşturduğu atmosfer arasında muazzam fark oluşur. Oysa her ikisinde de aynı yeşildir.
5) STİLİNİZİN GEREKTİRDİKLERİ
Renk kendi başına ayrı bir tercih ve beğeni meselesi olsa da dekorasyonunuzun diğer özellikleriyle de bağlantılı bir konu. Stil, form ve ambiyanstan bağımsız bir renk paletiyle arzu ettiğiniz sonuca ulaşamayabilirsiniz.
Son yıllarda karşımıza daha sık çıkmaya başlayan ilhamını doğadan alan formlar bunun güzel bir örneği. Yumuşak çizgiler ve kavisli tasarımlar doğal ve soft renklerle nötr tonları gerektiriyor. Zira ulaşılmak istenen sakinlik ve huzur bu tarz tercihlerle yükseltilebilir. Aynı şekilde yüksek konfor ile rahatlatıcı atmosfer hedefleri de fazla canlı renklerle sağlanamayabilir.
Minimalist bir dekorasyon stiline yöneliyorsanız renklerinizin de mümkün olduğunca az olmasında fayda var. Hatta monokrom örnekler ön plana çıkıyor. Altın ve mücevher detayları içeren mikro lüks kullanımı için ise amber, yeşil ya da mor renkler tercih edilebilir.
6) TABLOLAR İLE DUVAR KÂĞITLARI
Duvarlarınıza astığınız bir tablo ya da zemininizin malzemesinin de dekorasyonunuzdaki renk kullanımıyla birlikte düşünülmesi gerektiğini unutmayın. Aksi halde aralarındaki uyumu yakalamanız zor olabilir.
Eğer aynı duvarda çok sayıda tablo olacaksa renk geçişlerine özellikle dikkat etmelisiniz. Farklı bir yerleştirme ile geçişlerin sert olmasını engelleyebilirsiniz.
Duvar kâğıdının yükselişiyle birlikte canlı renklere sahip büyük desenlere salonlarda daha fazla rastlıyoruz. Duvar kâğıdında özellikle baskın karakterli tropikal ya da geometrik desenler veya retro esintiler söz konusu olacaksa yaşam alanındaki diğer renk tercihleri de bununla uyumlu olmalı.
7) MALZEME, DOKU, DESEN
Dekorasyonunuzda yer verdiğiniz malzemeler ile bunların dokuları da renk tasarımıyla birlikte ele alınmalı. Sadece ahşap ve hemen hemen hepsi oldukça davetkâr tüm doğal tonları bunun çarpıcı bir örneği.
Doğal taşlar, terakota ya da cam da aynı kapsamda değerlendirilmesi gereken karakteri güçlü malzemeler. Her birinin kendisine özgü renklerinin yaşam alanınıza damgasını vurması hiç şaşırtıcı olmaz. Bu yüzden renk tercihinde bulunurken dikkate alınmamaları eklektik sonuçlara neden olabilir.
Tekstil ürünlerindeki desenler de aynı şekilde değerlendirilmeli. Özellikle hareketli desenler mekâna kattıkları derinlikle içerdikleri renkleri beklenmedik ölçüde ön plana çıkarabilir.
Renk konusu asla ışıktan bağımsız ele alınabilecek bir konu değil. Hatta ışığı renklerin varlık sebebi olarak dahi tanımlayabiliriz. Bu yüzden dekorasyonunuzdaki renk tasarımında ışığı da hesaba katmalısınız.
Işığı da kendi içerisinde günışığı ve aydınlatma olarak ayırmak gerekir. Burada önemli olan renk tercihlerinizin her iki koşulda da aynı ölçüde etki gücüne sahip olması elbette.
Renkler ile aydınlatmanın ortamın ambiyansı üzerinde ayrı ayrı farklı nitelikte güçleri olduğu aşikâr. Bu açıdan bakıldığında en başta birlikte tasarlanmalarının yaşam alanlarınıza yüksek bir değer katacağı da rahatlıkla görülebilir.
***
Dekorasyonda renk kullanımına dair ilham verici fikirleri sizin için derledik. Umarız yaşam alanınızı hayatı tüm renkleriyle kutlayabileceğiniz bir noktaya yükseltmenize katkısı olur.